MİRASIN HÜKMEN REDDİ
MİRASIN HÜKMEN REDDİ

MİRASIN HÜKMEN REDDİ

Hukukumuzda mirasın reddine ilişkin iki durum söz konusudur. Bunlardan ilki mirasın gerçek reddi, ikincisi ise mirasın hükmen reddidir. Yasal ve atanmış mirasçılar 3 ay içerisinde miras bırakanın yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine yapacakları sözlü veya yazılı beyan neticesinde ”kayıtsız ve şartsız olarak” mirası reddedebilirler. Bu 3 aylık süre Türk Medeni Kanunu’nun 606. Maddesinin 2. Fıkrasına göre; yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. Eğer mirasçı yasal süresi içinde mirası reddetmezse, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.

Türk Medeni Kanunu’nun 605. Maddesinin 2. Fıkrasında ise; mirasbırakanın ölüm tarihinde ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Yani miras borca batıksa, başka bir deyişle terekenin pasifleri aktiflerinden daha fazlaysa mirasın hükmen reddi söz konusu olmaktadır. Ancak her ne kadar mirasın hükmen reddi için gereken koşullar bulunsa da mirasçıların açık kabul beyanlarıyla veya örtülü kabulleriyle kesin mirasçı olmaları mümkündür. Örtülü olarak kabul etmeleri, mirasçı olarak tereke işlemlerine karışmak, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak ya da tereke mallarını gizlemek veya kendisine mal etmek gibi mirası ret hakkının düşmesine sebep olacak eylemler ile olmaktadır. Ancak zamanaşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan kaldırmaz.

Mirasın hükmen reddi için bazı koşullar bulunmaktadır. Öncelikle mirasbırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz olması ve bu durumun açıkça belli veya resmen tespit edilmiş olması gerekir. Burada ödemekten aciz olmak ile kastedilen ödeme konusundaki geçici bir acizlik ya da borçları geçici olarak ödeyemeyecek durumda olmak değil, mirasbırakanın borçlarını ödeyebilecek malvarlığının bulunmaması, terekenin pasiflerinin aktiflerini aşmış olmasıdır. Medenî Kanunun 605. maddesinin ikinci fıkrasındaki ”Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” şeklindeki karinenin uygulanabilmesi için, mirasbırakanın ölümü sırasında borçlarını ödemekten aciz olması tek başına yeterli olmaz. Bununla birlikte içinde bulunduğu bu durumun ya açıkça belli olması ya da resmen tespit edilmiş olması gerekir. Mirasbırakanın borç ödemeden aczinin açıkça belli olması durumunu, her somut olayın kendi içindeki özelliklerine göre hâkim takdir etmektedir.

Mirasbırakanın ölüm anında borçlarını ödemekten aciz durumda olmasının resmen tespit edilmiş olması ise, mirasbırakan hayattayken aleyhinde açılmış bir icra takibi sonucunda takibin semeresiz kalması sebebiyle alacaklıların aciz vesikası almış olması ve ölmeden önce de söz konusu borçları ödeyemeyecek olması durumunun devam etmesi ya da mirasbırakan aleyhine alınmış bir iflas kararının bulunması örnek olarak verilebilir.

Mirasın hükmen reddedilmiş olduğunu tespit eden karar, mirası açık ya da örtülü şekilde kabul eden mirasçılar hariç bütün mirasçılar bakımından hüküm doğurur.

Mirasçının mirası gerçek reddi sonucunda da, hükmen reddedilmiş sayılması durumunda da mirasta herhangi bir hak talep edilemez ve mirasbırakanın borçlarından sorumlu tutulamaz.

Ayrıca Medeni Kanunumuzun 612. Madddesine göre ”En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir.”

BİZİ ARAYIN